Klaros (Claros, Clarius, Klarios) Antik Kenti
Klaros Antik kenti İzmir’in
Menderes İlçesinde yer alan Ahmetbeyli Mahallesi sınırları içerisindedir.
Cumaovası (Menderes) güneyinde, ovayı güneydeki Kuşadası Körfezi'ne bağlayan
Ahmetbeyli Vadisi’nin taban düzlüğünde konumlanır.
Tarihi, turistik gezi alanlarının
en çok ziyaret edildiği yerlerden biri olan Klaros, Claros, Clarius, Klarios
Antik Kenti doğası ve özelliklede yakınında yer alan sahili ile eşsiz
manzaralar sergiler. Önemli ilkleri ve tek eserleri içerisinde bulunduran kent
bu yönü ile de oldukça cezbedici durumda meraklılarını beklemektedir. Esasen
kendisi bağımsız bir il değildir. İyonya Bölgesi içerisinde yer alan 12
bağımsız kentten biri olan Kolophon’un bir kehanet merkezi olarak bulunur.
Bağlı olduğu Kolophon Antik Kentinin (Değirmendere)13 km güneydoğusunda,
yakınlarında bulunan Notion’un (Sahilde bulunan Kolophon/ Sahil evleri)3 km
kuzeyinde ve Ephesos’un da 18 km batısında bulunan antik bir kutsal kenttir.
Kolophon ana kentine bağlı
bulunan Klaros Kehanet Merkezi, MÖ. 294 yılından sonra Notion anakentine bağlanarak
varlığını sürdürmüştür.
İyonya
(Ionia) Bölgesi
Anadolu topraklarının batı
kıyılarında yer alan İyon halkının yaşadığı bölge, Antik Çağlarda bugünkü İzmir ve Aydın illeri sahil şeridini kapsayan
alandır. Sakız ve Sisam adalarını da içerisinde bulunduran antik sahayı
kuzeyinden Gediz Nehri (Hermes), güneyinden Tekağaç (Poseidon) Burnu,
batısından Ege Denizi, doğu kısmından ise Belkahve Mevkii sınırlamaktadır.
Yunanistan’ın antik dönemde yaşadığı çok sıkıntılı zamanları kapsayan Dor
istilaları sonucunda ülkeden kaçan Akalar tarafından İzmir, Efes, Foça, Milet
çevrelerinde kurulan İyon Birliğidir. MÖ. 1000 yıllarında kaçan Akalar bağımsız
olarak 12 adet devlet kurmuşlardır.
İyonyalıların en dikkat çekici
yönlerini, dönemlerinde yaptıkları kalıcı ve gelişmiş eserleri oluşturur.
Yönetimde baskı altında olmaları ve özgür, halkın haklarını koruyan
yönetimlerin varlığı halkın özgür, refah bir yapıda olmasına neden olmuştur.
Var olduğu dönemde bu demokratik ortamı oluşturan nadir ülkelerden biri olarak
tanınmaktadır. Bunun sonucunda ise İyon halkı bu refah ve özgür ortamlarında
bilime, sanata, mimari ve ticarete yönelerek uygarlıklarını çağlar ötesine
taşımışlardır. Sayılabilecek fazlaca eser bırakan topluluğun en önemli
kalıntısı olarak Efes Harabelerinde yer alan Artemis Tapınağı söylenebilir.
Onlarca ünlü kişiyi barındıran topluluğun en önemli tanınanları arasında;
Herodot, Homeros, Thales, Pausanias yer alır.
İyonya Bölgesinin sınırları
içerisinde 12 tane bağımsız sahil kenti yer almaktadır. Bunlar; Khios (Sakız)
ve Samos (Sisam) ada kentleri dahil olarak, Ephesos (Efes), Phokaia (Foça),
Miletos (Milet), Klazomenai, Kolophon, Teos, Priene, Erythrae, Lebedos, Mydnos
Antik Kentleridir.
Klaros anlam olarak Helen dilinde
kısmet çekimi veya arazi anlamına gelse de asıl kökeninin, Luwi dilindeki
“kıyı” veya “iskele” olan Kalara’dan
geldiği sanılmaktadır.
İzmir'in güneyinde, kıyısında
Özdere’nin, Seferihisar ve Kuşadası'nın sıralandığı körfeze bakan alanda
bulunan birçok önemli antik kent içerisinde Klaros, önemli bir kutsal alan ve
kehanet merkezi olarak kurulmuştur. Kehanet merkezi bahsedilen körfezin hemen
kıyısında bulunur. Kutsal kent olarak bildiğimiz kentin tarihi MÖ. 7. ve 6. yy
a dayanır. En bilindik ve parlak dönemleri ise Helenistik Döneme rastlar. Kentin
Kolophon’un baş tanrısı olan Apollo adına inşa edildiği sanılır. Dor uslübu ile
yapılmış olan Apollo Tapınağı’nın varlığı ve ünü bu düşünceyi kanıtlar
niteliktedir. Tapınak gizli güçlere sahip kahinleri ile dünyaca ünlü bir dini
yapıyı oluşturuyordu. Klaros tarihinde hiçbir zaman bağımsız bir kent olmamış,
sürekli olarak Kolophon’a bağlı olarak gelişmiş ve bu şekilde varlığını
sürdürmüştür. Bu nedenle İyon kentleri arasında sayılmaması kentin özel statüsü
sebebi iledir.
Antik Çağ ozanlarının “Işıklı Claros” olarak tanımladıkları ve övgülerle şiir
yazıkları mekan Apollon’un kutsal alanıdır. Klaros’daki Apollon mabedi, 19.yy a
kadar yalnızca antik çağ ozanlarının şiir dizelerinde yaşamış, nerede olduğunu
hiç kimsenin tam olarak bilemediği gizemli bir olarak bilinmekteydi. K.Schuchhardt
ve P.Wolter isimli iki araştırmacı Homeros’un anlattıklarından esinlenerek,
İzmir’in güneyinde bulunan Ales (Avcı Çayı) vadisini 1886 yılında tüm
zorluklara rağmen incelemişlerdir. İnceleme alanın zorluğu buradaki sık çalılar,
bir taraftan sürüngenler diğer taraftan böcekler, yazın kavurucu sıcaklığı gibi
nedenlerden kaynaklanır. Ancak araştırmacılar tüm bu zorluklara rağmen,
Kolophon ve Notion antik kentlerinin duvarlarını, kulelerini içeren haritalar oluşturmayı
başarmışlardır. Ancak burada Klaros’un bulunma güçlüğü, bu iki antik kent
arasından akan Avcı Çayı’nın alüvyonlarıyla kenti gizlemesi sebebidir.
Antik metinlerde Apollon Klaros
Bilicilik Merkezinin kuruluş öyküsü, MÖ. 13. yy başlarında gerçekleşmiş olan
Kolophon kentinin Akha yayılma dönemine kadar ulaşır. Bu yöre, art arda
denizaşırı iki göç almıştır. Bunlardan biri, Rhakios liderliğinde Kolophon kentine
gelen Giritli göçmenler deniz kenarındaki Kolophon'a ulaşır. Ancak yerel halk
Karlar'ın büyük direnişiyle karşılaşarak sadece kıyı şeridine yerleşebilmişler
daha fazla ilerleyememişlerdir. İlk göç dalgasının ardından Kolophon ülkesine
ikinci göç hareketi, Tanrıların kenti Yunanistan’dan olur. Thebai (Yunanistan)
kentinin Epigonlar tarafından alınmasının ardından, yurtlarından göç etmek
zorunda kalırlar. Pausanias, bu yeni gelen, göç edenlerin Thebai halkı olduğunu
söyler. Hikayeye göre; Kentin düşmesinin ardından esir edilen halk, Apollon Pythios'a
köle olarak sunulur, bu esirler arasında, yer alanlar, Apollon kahini Teiresias
ve kızı Manto’dur. Delphoi Apollonu'na köle olarak sunulan Thebaililer'e tanrı
koloni kurma, Manto'ya da, Kolophon ülkesinde kendi adına bir bilicilik merkezi
kurma buyruğunu vererek zamanla kentin oluşmasına neden olmuştur. Daha sonra Rhakios'la
evlenen Manto, Delphoi Apollonu'nun buyruğunu yerine getirerek Klaros Bilicilik
Merkezi'ni kuracak ve burayı çok ünlü bir kehanet merkezi olarak herkesçe
bilinir hale getirecektir. Bazı antik yazarlara göre ise Klaros'daki kutsal
kaynak, ülkesinden sürülen Manto'nun gözyaşlarından meydana geldiği sanılır.
Klaros'un ün kazanma dönemi ise,
Manto ile Rhaikos'un oğullarının kahinlik görevini annesinden devralan Mopsos
zamanına denk gelir. Troya Savaşı’ndan sonra ünlü kahin Akhalı Kalkhas,
Klaros'a gelerek Mopsos’la yarışmış ancak Kalkhas, Mopsos’a yenilmiştir. Bu
yarışmayı kaybeden Kalkhas ise trajedik bir şekilde üzüntüsünden ölmüştür.
Klaros'ta ilk bilicinin bir kadın
olmasına farklılık oluşturmuş olmasına rağmen daha sonraki dönemlerde yaşamış
olan biliciler her daim için erkeklerden seçilmiş kişilerdir. Önceleri sadece
kent delegelerinin başvurusuna açık olan Klaros, Büyük İskender'in (V.
Alexander) Klaros'a kişisel bir başvuru yapması sonucunda, kişisel başvuruları
da kentte kabul etmiş ve öyküye göre Büyük İskender Smyrna’yı aldıktan sonra
Pagos Tepesi’nde (Kadifekale) uykuya dalmıştır. Rüyasında da Nemesis ilaheleri
Büyük İskender’e uyuduğu yerde bir kent kurmasını söylemiş, İskender’de
rüyasının yorumu için Klaros Kehanet Merkezi’ne başvurmuştur. Büyük İskender bu
başvuru sonucunda tanrıdan “Kutsal Meles çayının dışındaki Pagos’ta oturacak
olan halk, üç hatta dört kat daha mutlu olacak” yanıtını almıştır. Ve Pagos’ta
Yeni Smyrna Kentini inşa etmiştir. Bu olaydan sonra oldukça ünlenen Klaros,
Barbarları da (Yunan olmayan halkları) kabul eden bir kehanet merkezi konumuna
ulaşmıştır.
Kente ününü veren Apollon
dininin, Asya'da yerli olarak bulunduğu üç saha karşımıza çıkar. Bunlar Ege
Denizi kıyısı, Girit Adası ve Likya antik sahasıdır. Kanıt olarak kullanılan
bir veri de, bu sahaların halkının bir kökenden olmaları durumudur. Buradan
yola çıkarakta Apollon dininin Girit'te doğmuş olduğunu ve Asya Kıtası'na ilk
Girit göçmenleri ile geçtiği ve burada geliştiği sonucuna varılabilmektedir.
Çok iyi süvari ve savaşçı
oldukları bilinen Karlar (Klaros yerel halkı), aynı zamanda çok iyi gemicilik
yaptıkları ve kendilerine ait tersaneleri de olduğu bilinmektedir. MS. 4. yy da
Hıristiyanlığın yayılması ile birlikte Klaros kentinin terk edildiği bilinir.
Kazıların
Tarihçesi
MÖ. 12. yy da kuruluşu ile MS. 4.
yy da terk edilişine kadar kent “Bilicilik Merkezi“ işlevini sürdürmüştür.
Kutsal Alanın lokalizasyonu 1886 yılında C. Schuchhardt tarafından
oluşturulmuştur. Schuchhardt’ın ardından Ales vadisindeki araştırmalar 1904
yılında Th. Macridy tarafından başlatılmıştır. Macridy, 1907 yılında Kutsal
Alanda alüvyal dolgudan yüzeyde kalabilen tek sütunun aşınmış yüzeyi üzerinde,
kutsal alanı saptayarak burada gerçekleştirdiği sondaj çalışmaları sonucunda
kutsal alanın varlığını kanıtlamış olur. Ancak Klaros’daki ilk bilimsel kazılar
1913 yılında Th. Macridy ve Ch. Picard tarafından başlatılarak, bu kazı
döneminde güneydeki propylon ve
doğusundaki büyük eksedra ile 125
yazıt ortaya çıkarılmıştır. Birinci Dünya savaşının başlaması nedeni ile kazı
alanı terk edilerek, çalışmalar kesintiye uğramıştır.
Klaros’ta ikinci dönem kazıları
1950 yılında epigraf L. Robert tarafından başlamış olup bu çalışmalar 1961
yılına kadar devam etmiştir. Bu dönemin kazılarında, bugün ayakta olan Apollon
Klarios, Artemis Klaria Tapınakları ve Apollon, Artemis ve Leto’nun anıtsal
kült heykelleri gün yüzüne çıkarılmışken bunların yanı sıra, doğuda yer alan
sunaklar, kutsal yolun batısında yer alan onur yazıtları, güneş saati ve koltuk
da ulaşılan antik buluntular arasında yer almaktaydı.
Kutsal Alanda gerçekleştirilen üçüncü
dönem kazıları, 1988 yılında J. De La Genière tarafından sürdürülmüş olup buu
dönemde mimari eserler olarak, Apollon ve Artemis’e adanmış olan Erken Arkaik,
Geç Arkaik ve Helenistik sunaklar çok zengin sunularla, pişmiş toprak
figürinler (1500 adet kadar) başta gelir. Ayrıca bu eserlere ek olarak, ender
eserler olarak nitelendirilen ünik eser olan yüz adet kadar hayvan bağlama
blokları şeklinde Hekatomb, iki mermer Arkaik Kuros heykeli, Helenistik döneme
tarihlenen birçok mermer heykel başlarına ulaşılmıştır.
Türkiye’nin
İlk Arkeoparkı
Türkiye’nin ilk arkeoparkı olan
Apollon Klaros Kutsal Alanı, Antik dönemde olduğu gibi bugün de, Anadolu ve
dünya arkeolojisinde çok önemli yere sahip olan bir alandır. Ege Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuran
Şahin’in yönetiminde, İzmir Kalkınma Ajansı ile 2001 yılından bu yana yürütülen
kazılarda ortaya çıkarılan tarihi eserlerin, yapılan son düzenlemelerle
mulajlarının kutsal alanda ve açık havada sergilenebileceği bir arkeopark
projesi oluşturulmuştur. 12 Eylül 2011 tarihinde, Klaros Arkeoparkı açılmıştır.
Bu proje Türkiye’nin ilk arkeopark projesi olma özelliği taşımaktadır. Ören
yerinde öncelikle, antik yazarların sıklıkla söz ettikleri Hekatomb (yüz adet
hayvan bağlama bloğu) bir kutsal alanda bulunmuş, dünyadaki tek eser olarak
dikkat çekmiştir. Tüm tanrılara çok sayıda hayvan kurban edildiği anlaşılsa da
baş tanrı Apollon döneminde diğer tanrılardan farklı olarak hekatombaiostu ve
birçok kentte aynı anda Hekatombaia Bayramları kutlanıyordu. Ve aynı anda yüz
hayvan özellikle de boğa tanrıya kurban edilmekteydi. Klaros Kutsal Alanı’nda
bulunmuş olan hekatomb, bu hayvan ritüelinin ilk ve önemli bir arkeolojik
kalıntıdır. Tanrı Apollon’a adanmış olan Apollo Klarios Tapınağı, Helenistik
Dönem’de İyonya’da kurulmuş tek dor tapınağı olarak bilinmekte ve önemi gün
geçtikçe katlanarak artmaktadır.
Apollon Tapınağı
Apollon Tapınağı, araştırmalar
göre MÖ. 4. yy sonunda ya da Helenistik Dönem başında inşa edilmiş olduğu
bilinmektedir. Kentteki Apollon Tapınağı kehanet merkezi olduğu için Helenistik
Dönem’ de de özellikle Roma Dönemi’nde de çok bilinen ünü sınırlarını aşmış bir
yerdi. Tapınak kısa kenarı 6, uzun kenarı 11 sayıda olmak üzeri çevresi sütunlu
olarak inşa edilmiştir. Ne yazık ki günümüze bu sütunların hiçbiri ulaşamamış,
yıkıntılar halinde çevrelere yığılmış durumdadır. Mabed, 26x46 m ölçülerinde
dor yapıdadır. İyonya’da inşa edilmiş olan tek dor yapısının olması burayı
arkeolojik ve kültürel açıdan çok önemli bir çekim merkezi haline getiriyor.
Tapınağın genel olarak Klasik Dönem de inşa edilen 3 basamaklı krepisi yerine,
geç döneme ait 5 basamaklı krepisi vardır. Burada bulunan yüz adet hayvan
bağlama bloğunun (hekatomb) bir
kutsal alan içerisinde yer alan dünyadaki tek örnek eserdir.. Hekatomb, Antik Çağda yüz hayvan kurban etme geleneği
olarak tanımlanır.
Yani bu hayvan ritüelinin ilk
arkeolojik kanıtı durumundadır, bu da mabedin çekiciliğini artıran bir başka
özelliği olarak karşımıza çıkar.
Apollon Tapınağı |
Dor düzeninde inşa edilmiş olan
tapınakta MÖ. 2. yy da inşa edilmiş olan kare planlı bir propylon bulunur.
Tapınağın güneyinde konumlanan Propylon, Yunan ve Roma mimarisinde yer
alan anıtsal kapılara verilen isimdir. Burada yer alan iki sütunun
iç yüzlerinde MS. 2. yy da oluşturulmuş olan yazıtlar yer almaktadır. Bunlar,
Apollon Kahini’ne danışmak üzere gelen heyetlerin listesini anlatmaktadır.
Buradan üç kapı ile cella’ya
geçilir. Cella tanım olarak, çok tanrılı
dinlerde tapınağın içinde kült objesinin ya da tanrı heykelinin korunduğu en
kutsal bölümdür. Buradaki duvarlarda, sütunlarda Apollon’un bilicisine
danışmak üzere gelen delegelerin ve ilahileri söyleyen çocukların isimlerinin
yazılı olduğu görülür.
Apollon tapınağının 27 metre
doğusunda yer alan Helenistik Apollon sunağı 9x18 metre boyutlarında inşa
edilmiştir. Sunak kuzey-güney doğrultusunda yer alır. Sunakta ele geçen
parçalardan anlaşıldığına göre, sunağın üstündeki iki adet kurban masasından
biri Apollon’a, diğeri Dionysos’a adanmış olduğu anlaşılır. Aslında zıt
karakterli bu iki tanrının neden burada bir araya getirildiği tapınağın
gizemlerinden bir diğeri olarak dikkat çeker. Sunağın hemen solunda yer alan
güneş saati orijinali müzede sergilenen eserler arasındadır.
Apollon Tapınağı |
Mabedin kuzeyinde ona paralel olarak
İyon üslubunda bir tane daha küçük bir mabet ile sunağı bulunur. Bu yörede çok
sayıda pişmiş topraktan figürinler, kemik, fildişi, gümüş, bronz, akik gibi
değerli taşlardan yapılmış adak eşyaları kazılar sonucu ortaya çıkmıştır.
Günümüzde bu buluntular Efes Müzesi’nde sergilenmeye devam eder.
Propylonun batı kısmında geç
devirde inşa edilmiş ve ticari işlerde kullanılmak üzere yapılmış olan bir
portik yer alır. Doğu yönde, sunağın sağında çalılıkların içinde ise tamamen
korunmuş olarak eksedra denilen küçük bir oturma yeri ve bezemeli bir koltuk
göze çarpar. Koltuk ziyaretçilerinin fotoğraf çekilmeleri için oldukça
elverişli durumdadır.
Küçük
Eksedra ve Koltuk
Apollon ve Artemis tapınaklarını
geçtikten sonra onur anıtlarının sıralandığı Helenistik dönem yolundan kutsal
alanın giriş kapısı yani propylon'a doğru devam edildiğinde buradada, Roma Çağı
ileri gelenlerine ve özellikle Romalıların Asya Eyaleti valilerine ait
kaideler, steller ve heykelleri içeren bir küçük anıt sırası görülür. MÖ.1. yy
da dikilen bu eserlerin arasındaki en önemli anıt, bir zamanlar içinde üç
heykelin bulunduğu dikdörtgen şeklindeki inşa edilen eksedra olduğu
araştırmacılar tarafından belirtilir. Eksedralar genel tanım olarak yarım daire
planlı, bazen üstü kubbeli, ana yapıya birleştirilen mimari öğe olarak geçer.
Bunun yanında eksedra, Antikçağ'da
karşılıklı konuşmalar için ayrılmış, oturaklarla donatılmış mekanlar
olarakta bilinir.
Küçük Eksedra ve Koltuk
|
Propylonun kuzeyinde kutsal yola
ait bazı kaideler bulunmaktadır. Burada Roma ileri gelenlerine ve özellikle
Romalılar’ın Asya Eyalet Valileri’ne ait heykel kaideleriyle steller ve
heykelleri içeren bir küçük anıt sırası düzenlenmiştir. Bu anıtların tümü, M.Ö.
1. yüzyılda dikilmiştir.
Kehanetin
Gerçekleştiği Tonozlu Mekan
Kazılar sırasında ele geçen
kalıntılar, biliciliğin nasıl yapıldığı konusunda çok iyi bilgi verir
nitelikteydi. Tapınağın giriş kısmında, pronaosta, biri kuzeyde öteki güneyde
ve birbirine paralel uzanan mavi mermerden iki geçit bulunuyordu. Bunların
genişliği 0,7 metre, yüksekliği ise 1,80 metre ölçülerinde idi. Her iki geçit
biraz daha ileride dik bir kıvrım yaparak tek bir geçit haline gelerek, sonra
yeniden ikiye ayrılarak doğudaki duruma simetrik bir şekil oluşturacak şekilde
devam eder. Tapınakta klasik olarak bir pronaos ve ardında naos bulunduğu
sanılır. Ancak bilicilikle ilgili olan kısım, tapınağın önünde iki yandan
basamaklarla inilip dar bir geçitten geçilerek ulaşılan yer altındaki tonozlu
mekanlar bu yapıyı diğer tapınaklardan ayırdığı açıkça görülür. Arkeologlar
bodrum kattaki bu mekanlara "aditon"
demektedir. Her iki geçit de tapınağın aditonuna yani en içerideki kutsal yere
açılırlar. Burada art arda iki aditon olduğu uzmanlarca belirtilmektedir.
Aditon, yer altındaki kemerli iki salondan oluşmaktadır. Birinci yani doğuda
yer alan 6,43 metre derinliğindeki salona, yukarıda bahsi geçen iki geçitten
sağdan ve soldan ulaşılıyordu. Bu salondaki taş oturma sıraların yanı sıra mavi
taştan yapılmış olan Apollon'un kutsal taşı, yani omphalos dan bir adet bulunurdu. Bu taş Delphi'deki ünlü taşın bir
benzeri şeklindeydi. Tapınağın en gizemli mekanı olan aditona ise sıradan
insanların girmesi kesinlikle yasak olduğu bilinir. Kahine danışmak için gelen
önemli kişilerin veya kent temsilcilerinin bekleme odası gibi kullanılmış
olabileceği düşünülen mekan aditonla bağlantılı şekilde yer alan ikinci odadır.
Aditon da sadece tapınağın altında bulunan kutsal sudan içip kehanette bulunan bilici/kahin
ve onun mesajlarını dışarıda bekleyenlere iletmekle görevli rahipler
bulunabilmekte halk içeriye girememektedir. Odanın içinde, girişin solunda 0,96
x 1,41 metre ölçüsünde dikdörtgen bir kuyu mevcuttu. Kutsal su bu kuyunun
içinde bulunmaktaydı. Bilici bu suyu içtikten sonra thespiodosun hazırladığı
vezinli ilham yanılarını ezbere okuyarak gelen kişilerin sorularına yanıt
vermekteydi.
Bölgede jeolojik etkinliklerin
yoğun olduğu ve dolayısıyla farklı mineral zenginliğine sahip sulara, ılıcalara
bölgede çokça rastlandığını uzmanlar açıklarken, belki de burada çıkan ve
kahine tanrı ile bir olma olanağını sağlayan suyun da böyle bir kimyasal içerik
sayesinde bunu gerçekleştirdiği düşünmekte ve anlatmaktadır. Ancak o dönemin
insanların kehaneti bu şekilde açıklamayacağı bilindik bir durumdur. Kent
tarihçesinde de yer aldığı şekilde halk bu suyu Manto'nun Gözyaşları olduğuna
inanmaktadır.
Tapınağın doğu tarafından
gezintiye devam ettiğimizde göreceğimiz eserler;
Çörten
Tapınak giriş tarafına yakın bir
yerde devasa bir çatı konsoluna rastlanmaktadır. Konsolda aslan başı biçiminde
işlenmiş bir de çörten göze çarpar. Çörten, yağmur
sularını alıp duvar temelinden uzağa akıtan, dam çevresi boyunca saçak
kenarından dışarı doğru uzanmış çeşme olukları olarak tanımlanır. Bu
konsollar yerinde sağlam şekilde bulunurken, şiddetli yağmurda yan yana onlarca
çörtenden sular akmaktaydı.
Dikdörtgen
Anıt Kaidesi
Klaros bilicilik merkezinde
sürekli var olan kent delegasyonlarına ayrıcalıklar tanındığı uzmanlar
tarafından okunan yazıtlardan anlaşılmaktadır. Her başvuruda kentin yedi genç
kız ve yedi genç erkekten oluşan korolarını da beraberlerinde getirmeleri bir
koşuldu. Bu durumda başvuru için gelen bir kent delegasyonunun ortalama 20
kişiden oluşması gerekmektedir. Bu sayı da, bu konaklama birimlerinin
büyüklüğünü ve işlevlerini göstermesi açısından çok önemli bir bilgidir. En iyi
korunmuş olan katagogeion yapısını kazılarında ortaya çıkaran Epidauros’dur.
Dikdörtgen Anıt Kaidesi |
Klaros
katagogeion’unda 2004 yılında yeniden başlatılan kazılarda yapının halen yedi
odası gün yüzüne çıkarılmış durumdaydı. Bugün için Anadolu’daki tek örnek olan
bu katagogeion, kültür varlıkları açısından önemli bir yere sahipken kente
kattığı değer oldukça fazladır.
Kazı alanı sahasında Klaros’ la
ilgili gerçekleşen bir problemi şu şekilde sizlere aktarabiliriz. Bölge deniz
seviyesine çok yakın bir konumdadır ve alana deniz duyu girmesi söz konusudur,
ayrıca dağlık bölgede yer alması neticesinde de yeraltı suyu ile de su girişi olur.
Tüm bunların sonucunda ıslak zeminde gerçekleştirilmeye çalışılan kazı
çalışmaları aksamaya uğramaktadır maalesef. Çevre belediyelerden gelen
çalışanlar ve itfaiyeciler su pompaları ile kentteki suları çekmeye çalışarak
bu üzücü duruma engel olmaya çalışmaktadırlar. Bu durumun yeterli olup olmadığı
bilinmese de umarız tarihi kalıntılarımıza zarar vermeden sorun çözüme ulaşmış
olsun.
Klaroslu
Homeros
İlyada ve Odessa destanlarının
yazarı olduğu bilinen, Antik Çağın ünlü ozanı Homeros, İyonyalı ve Smyrna
(İzmir) bölgesinde yaşamıştır. Homeros’un Klaroslu olduğunun düşüncesi ise,
Klaros Bilicilik Merkezi kazıları sırasında ortaya çıkarılan Homeros heykeline
dayandırılarak kanıtlanmaya çalışılmıştır.
Klaroslu Homeros |
Kehanetler
Antik Yunan'da kehanet
ritüelleri, Antik Yunan mitolojisi tanrıların insan kılığına girerek veya daha
farklı yollarla çeşitli mesajlar, gelecekten haberler vermesi ile gerçekleşir.
Dünyadaki yaşamı etkiledikleri birçok örneklerle dolu olan kehanetler, özellikle
Apollon'un belli durumlarda çeşitli nedenlerle kahinlik yeteneği olan kişilerin
ağzından geleceğe dair kehanetleri duyurduğuna inanılmaktadır. Bu kahinler
Apollon'a adanmış tapınaklarda yer alarak ve tanrıya fikir danışmak için
gelenlerle tanrı arasında elçilik yaparak var olmuşlardır. Bu durumda gelecekten
haber verme sanatı, Klaros'ta genetik bir oluşum değildir. Milet'ten sıradan,
basit ve fikren eğitim almamış bir adam alınır ve istişare için müracaat
edenin, ona yalnız ad aktarılırdır. O zaman bu adam içinde saf ve berrak bir su
kaynağı bulunan mağaraya inerdi. Daha sonra da önce bu sudan içer ve sonra
istişare edenlerce istenen konuya ilişkin şiir olarak bunu yanıtlardı. Virgile,
Ovide ve diğer şairler, bağları bol ve Delfi kutsal makamının rakibi olan
görkemli Klaros'u şarkılarında kullanmışlardır. Bu gelecekten haber alış verişi
Roma İmparatorluğu'nun devam ettiği süre içinde yaygınlığını koruyan bir
durumdur. Germanicus'un istişaresine cevaben Klaros'un yakın bir ölüm haberi
verdiğini Tacite anlatmıştır. Mopsus'un torunlarının saf adamlara, şu anda
gelecekten istişare cevabı vermekte devam ettiklerini anlayabiliriz. Strabon ve
Pausanias, Apollon'un Kolophonlular memleketinde sadece tapınağı ve ormanın
varlığından bahsetmektedirler. Pausanias, Kolophon'un kutsal ormanındaki
ağaçları övmekte ve Klaros şehri de istikhamlarıyla, genel kuruluşlarıyla
mükemmel bir şehir olarak anlatmaktadır. Rodoslu hoca Apollonius ise bu şehrin
Kolophon yakınında bir yerlerde konumlandığını söyler. Servius, Virgile'nin
şiirlerinden söz ederken, Klaros'un Kolophonlular'ın sınırında olduğunu
kaydederek, bu şehrin yakınındaki dağı da Klaros Dağı olarak adlandırılmıştır.
Vibius Sequester'in dağlara ait kataloğunda, yine bu ad ile geçer. Aelien, bu
Klaros'u, Kolophonlular'ın şehirlerinden biri olmak üzere aktarır. Eski
tarihçilerin bu kesin olmayan ve farklı açıklamaları, Klaros harabelerinin
iyice belirlenmesine, yani zamanımıza kadar coğrafyacıları çok problemle karşı
karşıya kalmasına, eserlerin araştırılma sırasında bir takım yanılsamalara
düşülmesine neden olur.
Büyük Eksedra |
Dolunay
Kehanetleri
Klaros Bilicilik Merkezi’ndeki
kehanetler, dolunay zamanı ay göğe yükseldikten sonra meşale ışığında
gerçekleştirilirdi. Henüz ergenliğe adım atmış 7 genç kız ve 7 genç erkek,
ellerinde defne yapraklarını sallayarak sunağın ve tapınağın önüne gelirler. Ve
burada tanrıya ilahiler okuduklarından bahsedilir. İnanışa göre tapınaklar
tanrıların evi durumundadır ve bu nedenle tapınaklara giriş yasaklanmış ve
engellenmiştir. Halk olarak sadece tapınağın girişine kadar girilmesine izin
verilmiştir.