22 Kasım 2016 Salı

Klaros Antik Kenti

Klaros (Claros, Clarius, Klarios) Antik Kenti



Klaros Antik kenti İzmir’in Menderes İlçesinde yer alan Ahmetbeyli Mahallesi sınırları içerisindedir. Cumaovası (Menderes) güneyinde, ovayı güneydeki Kuşadası Körfezi'ne bağlayan Ahmetbeyli Vadisi’nin taban düzlüğünde konumlanır.




Tarihi, turistik gezi alanlarının en çok ziyaret edildiği yerlerden biri olan Klaros, Claros, Clarius, Klarios Antik Kenti doğası ve özelliklede yakınında yer alan sahili ile eşsiz manzaralar sergiler. Önemli ilkleri ve tek eserleri içerisinde bulunduran kent bu yönü ile de oldukça cezbedici durumda meraklılarını beklemektedir. Esasen kendisi bağımsız bir il değildir. İyonya Bölgesi içerisinde yer alan 12 bağımsız kentten biri olan Kolophon’un bir kehanet merkezi olarak bulunur. Bağlı olduğu Kolophon Antik Kentinin (Değirmendere)13 km güneydoğusunda, yakınlarında bulunan Notion’un (Sahilde bulunan Kolophon/ Sahil evleri)3 km kuzeyinde ve Ephesos’un da 18 km batısında bulunan antik bir kutsal kenttir.

Kolophon ana kentine bağlı bulunan Klaros Kehanet Merkezi, MÖ. 294 yılından sonra Notion anakentine bağlanarak varlığını sürdürmüştür.



İyonya (Ionia) Bölgesi


Anadolu topraklarının batı kıyılarında yer alan İyon halkının yaşadığı bölge, Antik Çağlarda bugünkü  İzmir ve Aydın illeri sahil şeridini kapsayan alandır. Sakız ve Sisam adalarını da içerisinde bulunduran antik sahayı kuzeyinden Gediz Nehri (Hermes), güneyinden Tekağaç (Poseidon) Burnu, batısından Ege Denizi, doğu kısmından ise Belkahve Mevkii sınırlamaktadır. Yunanistan’ın antik dönemde yaşadığı çok sıkıntılı zamanları kapsayan Dor istilaları sonucunda ülkeden kaçan Akalar tarafından İzmir, Efes, Foça, Milet çevrelerinde kurulan İyon Birliğidir. MÖ. 1000 yıllarında kaçan Akalar bağımsız olarak 12 adet devlet kurmuşlardır.


İyonyalıların en dikkat çekici yönlerini, dönemlerinde yaptıkları kalıcı ve gelişmiş eserleri oluşturur. Yönetimde baskı altında olmaları ve özgür, halkın haklarını koruyan yönetimlerin varlığı halkın özgür, refah bir yapıda olmasına neden olmuştur. Var olduğu dönemde bu demokratik ortamı oluşturan nadir ülkelerden biri olarak tanınmaktadır. Bunun sonucunda ise İyon halkı bu refah ve özgür ortamlarında bilime, sanata, mimari ve ticarete yönelerek uygarlıklarını çağlar ötesine taşımışlardır. Sayılabilecek fazlaca eser bırakan topluluğun en önemli kalıntısı olarak Efes Harabelerinde yer alan Artemis Tapınağı söylenebilir. Onlarca ünlü kişiyi barındıran topluluğun en önemli tanınanları arasında; Herodot, Homeros, Thales, Pausanias yer alır.


İyonya Bölgesinin sınırları içerisinde 12 tane bağımsız sahil kenti yer almaktadır. Bunlar; Khios (Sakız) ve Samos (Sisam) ada kentleri dahil olarak, Ephesos (Efes), Phokaia (Foça), Miletos (Milet), Klazomenai, Kolophon, Teos, Priene, Erythrae, Lebedos, Mydnos Antik Kentleridir.


Klaros anlam olarak Helen dilinde kısmet çekimi veya arazi anlamına gelse de asıl kökeninin, Luwi dilindeki “kıyı” veya “iskele” olan Kalara’dan geldiği sanılmaktadır.


İzmir'in güneyinde, kıyısında Özdere’nin, Seferihisar ve Kuşadası'nın sıralandığı körfeze bakan alanda bulunan birçok önemli antik kent içerisinde Klaros, önemli bir kutsal alan ve kehanet merkezi olarak kurulmuştur. Kehanet merkezi bahsedilen körfezin hemen kıyısında bulunur. Kutsal kent olarak bildiğimiz kentin tarihi MÖ. 7. ve 6. yy a dayanır. En bilindik ve parlak dönemleri ise Helenistik Döneme rastlar. Kentin Kolophon’un baş tanrısı olan Apollo adına inşa edildiği sanılır. Dor uslübu ile yapılmış olan Apollo Tapınağı’nın varlığı ve ünü bu düşünceyi kanıtlar niteliktedir. Tapınak gizli güçlere sahip kahinleri ile dünyaca ünlü bir dini yapıyı oluşturuyordu. Klaros tarihinde hiçbir zaman bağımsız bir kent olmamış, sürekli olarak Kolophon’a bağlı olarak gelişmiş ve bu şekilde varlığını sürdürmüştür. Bu nedenle İyon kentleri arasında sayılmaması kentin özel statüsü sebebi iledir.


Antik Çağ ozanlarının “Işıklı Claros”  olarak tanımladıkları ve övgülerle şiir yazıkları mekan Apollon’un kutsal alanıdır. Klaros’daki Apollon mabedi, 19.yy a kadar yalnızca antik çağ ozanlarının şiir dizelerinde yaşamış, nerede olduğunu hiç kimsenin tam olarak bilemediği gizemli bir olarak bilinmekteydi. K.Schuchhardt ve P.Wolter isimli iki araştırmacı Homeros’un anlattıklarından esinlenerek, İzmir’in güneyinde bulunan Ales (Avcı Çayı) vadisini 1886 yılında tüm zorluklara rağmen incelemişlerdir. İnceleme alanın zorluğu buradaki sık çalılar, bir taraftan sürüngenler diğer taraftan böcekler, yazın kavurucu sıcaklığı gibi nedenlerden kaynaklanır. Ancak araştırmacılar tüm bu zorluklara rağmen, Kolophon ve Notion antik kentlerinin duvarlarını, kulelerini içeren haritalar oluşturmayı başarmışlardır. Ancak burada Klaros’un bulunma güçlüğü, bu iki antik kent arasından akan Avcı Çayı’nın alüvyonlarıyla kenti gizlemesi sebebidir.


Antik metinlerde Apollon Klaros Bilicilik Merkezinin kuruluş öyküsü, MÖ. 13. yy başlarında gerçekleşmiş olan Kolophon kentinin Akha yayılma dönemine kadar ulaşır. Bu yöre, art arda denizaşırı iki göç almıştır. Bunlardan biri, Rhakios liderliğinde Kolophon kentine gelen Giritli göçmenler deniz kenarındaki Kolophon'a ulaşır. Ancak yerel halk Karlar'ın büyük direnişiyle karşılaşarak sadece kıyı şeridine yerleşebilmişler daha fazla ilerleyememişlerdir. İlk göç dalgasının ardından Kolophon ülkesine ikinci göç hareketi, Tanrıların kenti Yunanistan’dan olur. Thebai (Yunanistan) kentinin Epigonlar tarafından alınmasının ardından, yurtlarından göç etmek zorunda kalırlar. Pausanias, bu yeni gelen, göç edenlerin Thebai halkı olduğunu söyler. Hikayeye göre; Kentin düşmesinin ardından esir edilen halk, Apollon Pythios'a köle olarak sunulur, bu esirler arasında, yer alanlar, Apollon kahini Teiresias ve kızı Manto’dur. Delphoi Apollonu'na köle olarak sunulan Thebaililer'e tanrı koloni kurma, Manto'ya da, Kolophon ülkesinde kendi adına bir bilicilik merkezi kurma buyruğunu vererek zamanla kentin oluşmasına neden olmuştur. Daha sonra Rhakios'la evlenen Manto, Delphoi Apollonu'nun buyruğunu yerine getirerek Klaros Bilicilik Merkezi'ni kuracak ve burayı çok ünlü bir kehanet merkezi olarak herkesçe bilinir hale getirecektir. Bazı antik yazarlara göre ise Klaros'daki kutsal kaynak, ülkesinden sürülen Manto'nun gözyaşlarından meydana geldiği sanılır.
Klaros'un ün kazanma dönemi ise, Manto ile Rhaikos'un oğullarının kahinlik görevini annesinden devralan Mopsos zamanına denk gelir. Troya Savaşı’ndan sonra ünlü kahin Akhalı Kalkhas, Klaros'a gelerek Mopsos’la yarışmış ancak Kalkhas, Mopsos’a yenilmiştir. Bu yarışmayı kaybeden Kalkhas ise trajedik bir şekilde üzüntüsünden ölmüştür.


Klaros'ta ilk bilicinin bir kadın olmasına farklılık oluşturmuş olmasına rağmen daha sonraki dönemlerde yaşamış olan biliciler her daim için erkeklerden seçilmiş kişilerdir. Önceleri sadece kent delegelerinin başvurusuna açık olan Klaros, Büyük İskender'in (V. Alexander) Klaros'a kişisel bir başvuru yapması sonucunda, kişisel başvuruları da kentte kabul etmiş ve öyküye göre Büyük İskender Smyrna’yı aldıktan sonra Pagos Tepesi’nde (Kadifekale) uykuya dalmıştır. Rüyasında da Nemesis ilaheleri Büyük İskender’e uyuduğu yerde bir kent kurmasını söylemiş, İskender’de rüyasının yorumu için Klaros Kehanet Merkezi’ne başvurmuştur. Büyük İskender bu başvuru sonucunda tanrıdan “Kutsal Meles çayının dışındaki Pagos’ta oturacak olan halk, üç hatta dört kat daha mutlu olacak” yanıtını almıştır. Ve Pagos’ta Yeni Smyrna Kentini inşa etmiştir. Bu olaydan sonra oldukça ünlenen Klaros, Barbarları da (Yunan olmayan halkları) kabul eden bir kehanet merkezi konumuna ulaşmıştır.


Kente ününü veren Apollon dininin, Asya'da yerli olarak bulunduğu üç saha karşımıza çıkar. Bunlar Ege Denizi kıyısı, Girit Adası ve Likya antik sahasıdır. Kanıt olarak kullanılan bir veri de, bu sahaların halkının bir kökenden olmaları durumudur. Buradan yola çıkarakta Apollon dininin Girit'te doğmuş olduğunu ve Asya Kıtası'na ilk Girit göçmenleri ile geçtiği ve burada geliştiği sonucuna varılabilmektedir.
Çok iyi süvari ve savaşçı oldukları bilinen Karlar (Klaros yerel halkı), aynı zamanda çok iyi gemicilik yaptıkları ve kendilerine ait tersaneleri de olduğu bilinmektedir. MS. 4. yy da Hıristiyanlığın yayılması ile birlikte Klaros kentinin terk edildiği bilinir.



Kazıların Tarihçesi


MÖ. 12. yy da kuruluşu ile MS. 4. yy da terk edilişine kadar kent “Bilicilik Merkezi“ işlevini sürdürmüştür. Kutsal Alanın lokalizasyonu 1886 yılında C. Schuchhardt tarafından oluşturulmuştur. Schuchhardt’ın ardından Ales vadisindeki araştırmalar 1904 yılında Th. Macridy tarafından başlatılmıştır. Macridy, 1907 yılında Kutsal Alanda alüvyal dolgudan yüzeyde kalabilen tek sütunun aşınmış yüzeyi üzerinde, kutsal alanı saptayarak burada gerçekleştirdiği sondaj çalışmaları sonucunda kutsal alanın varlığını kanıtlamış olur. Ancak Klaros’daki ilk bilimsel kazılar 1913 yılında Th. Macridy ve Ch. Picard tarafından başlatılarak, bu kazı döneminde güneydeki propylon ve doğusundaki büyük eksedra ile 125 yazıt ortaya çıkarılmıştır. Birinci Dünya savaşının başlaması nedeni ile kazı alanı terk edilerek, çalışmalar kesintiye uğramıştır.


Klaros’ta ikinci dönem kazıları 1950 yılında epigraf L. Robert tarafından başlamış olup bu çalışmalar 1961 yılına kadar devam etmiştir. Bu dönemin kazılarında, bugün ayakta olan Apollon Klarios, Artemis Klaria Tapınakları ve Apollon, Artemis ve Leto’nun anıtsal kült heykelleri gün yüzüne çıkarılmışken bunların yanı sıra, doğuda yer alan sunaklar, kutsal yolun batısında yer alan onur yazıtları, güneş saati ve koltuk da ulaşılan antik buluntular arasında yer almaktaydı.
Kutsal Alanda gerçekleştirilen üçüncü dönem kazıları, 1988 yılında J. De La Genière tarafından sürdürülmüş olup buu dönemde mimari eserler olarak, Apollon ve Artemis’e adanmış olan Erken Arkaik, Geç Arkaik ve Helenistik sunaklar çok zengin sunularla, pişmiş toprak figürinler (1500 adet kadar) başta gelir. Ayrıca bu eserlere ek olarak, ender eserler olarak nitelendirilen ünik eser olan yüz adet kadar hayvan bağlama blokları şeklinde Hekatomb, iki mermer Arkaik Kuros heykeli, Helenistik döneme tarihlenen birçok mermer heykel başlarına ulaşılmıştır.



Türkiye’nin İlk Arkeoparkı


Türkiye’nin ilk arkeoparkı olan Apollon Klaros Kutsal Alanı, Antik dönemde olduğu gibi bugün de, Anadolu ve dünya arkeolojisinde çok önemli yere sahip olan bir alandır. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuran Şahin’in yönetiminde, İzmir Kalkınma Ajansı ile 2001 yılından bu yana yürütülen kazılarda ortaya çıkarılan tarihi eserlerin, yapılan son düzenlemelerle mulajlarının kutsal alanda ve açık havada sergilenebileceği bir arkeopark projesi oluşturulmuştur. 12 Eylül 2011 tarihinde, Klaros Arkeoparkı açılmıştır. Bu proje Türkiye’nin ilk arkeopark projesi olma özelliği taşımaktadır. Ören yerinde öncelikle, antik yazarların sıklıkla söz ettikleri Hekatomb (yüz adet hayvan bağlama bloğu) bir kutsal alanda bulunmuş, dünyadaki tek eser olarak dikkat çekmiştir. Tüm tanrılara çok sayıda hayvan kurban edildiği anlaşılsa da baş tanrı Apollon döneminde diğer tanrılardan farklı olarak hekatombaiostu ve birçok kentte aynı anda Hekatombaia Bayramları kutlanıyordu. Ve aynı anda yüz hayvan özellikle de boğa tanrıya kurban edilmekteydi. Klaros Kutsal Alanı’nda bulunmuş olan hekatomb, bu hayvan ritüelinin ilk ve önemli bir arkeolojik kalıntıdır. Tanrı Apollon’a adanmış olan Apollo Klarios Tapınağı, Helenistik Dönem’de İyonya’da kurulmuş tek dor tapınağı olarak bilinmekte ve önemi gün geçtikçe katlanarak artmaktadır.




Apollon Tapınağı


Apollon Tapınağı, araştırmalar göre MÖ. 4. yy sonunda ya da Helenistik Dönem başında inşa edilmiş olduğu bilinmektedir. Kentteki Apollon Tapınağı kehanet merkezi olduğu için Helenistik Dönem’ de de özellikle Roma Dönemi’nde de çok bilinen ünü sınırlarını aşmış bir yerdi. Tapınak kısa kenarı 6, uzun kenarı 11 sayıda olmak üzeri çevresi sütunlu olarak inşa edilmiştir. Ne yazık ki günümüze bu sütunların hiçbiri ulaşamamış, yıkıntılar halinde çevrelere yığılmış durumdadır. Mabed, 26x46 m ölçülerinde dor yapıdadır. İyonya’da inşa edilmiş olan tek dor yapısının olması burayı arkeolojik ve kültürel açıdan çok önemli bir çekim merkezi haline getiriyor. Tapınağın genel olarak Klasik Dönem de inşa edilen 3 basamaklı krepisi yerine, geç döneme ait 5 basamaklı krepisi vardır. Burada bulunan yüz adet hayvan bağlama bloğunun (hekatomb) bir kutsal alan içerisinde yer alan dünyadaki tek örnek eserdir.. Hekatomb, Antik Çağda yüz hayvan kurban etme geleneği olarak tanımlanır. Yani bu hayvan ritüelinin ilk arkeolojik kanıtı durumundadır, bu da mabedin çekiciliğini artıran bir başka özelliği olarak karşımıza çıkar.


Apollon Tapınağı


Dor düzeninde inşa edilmiş olan tapınakta MÖ. 2. yy da inşa edilmiş olan kare planlı bir propylon bulunur. Tapınağın güneyinde konumlanan Propylon, Yunan ve Roma mimarisinde yer alan anıtsal kapılara verilen isimdir. Burada yer alan iki sütunun iç yüzlerinde MS. 2. yy da oluşturulmuş olan yazıtlar yer almaktadır. Bunlar, Apollon Kahini’ne danışmak üzere gelen heyetlerin listesini anlatmaktadır.


Buradan üç kapı ile cella’ya geçilir. Cella tanım olarak, çok tanrılı dinlerde tapınağın içinde kült objesinin ya da tanrı heykelinin korunduğu en kutsal bölümdür. Buradaki duvarlarda, sütunlarda Apollon’un bilicisine danışmak üzere gelen delegelerin ve ilahileri söyleyen çocukların isimlerinin yazılı olduğu görülür.
Apollon tapınağının 27 metre doğusunda yer alan Helenistik Apollon sunağı 9x18 metre boyutlarında inşa edilmiştir. Sunak kuzey-güney doğrultusunda yer alır. Sunakta ele geçen parçalardan anlaşıldığına göre, sunağın üstündeki iki adet kurban masasından biri Apollon’a, diğeri Dionysos’a adanmış olduğu anlaşılır. Aslında zıt karakterli bu iki tanrının neden burada bir araya getirildiği tapınağın gizemlerinden bir diğeri olarak dikkat çeker. Sunağın hemen solunda yer alan güneş saati orijinali müzede sergilenen eserler arasındadır.

Apollon Tapınağı

Mabedin kuzeyinde ona paralel olarak İyon üslubunda bir tane daha küçük bir mabet ile sunağı bulunur. Bu yörede çok sayıda pişmiş topraktan figürinler, kemik, fildişi, gümüş, bronz, akik gibi değerli taşlardan yapılmış adak eşyaları kazılar sonucu ortaya çıkmıştır. Günümüzde bu buluntular Efes Müzesi’nde sergilenmeye devam eder.


Propylonun batı kısmında geç devirde inşa edilmiş ve ticari işlerde kullanılmak üzere yapılmış olan bir portik yer alır. Doğu yönde, sunağın sağında çalılıkların içinde ise tamamen korunmuş olarak eksedra denilen küçük bir oturma yeri ve bezemeli bir koltuk göze çarpar. Koltuk ziyaretçilerinin fotoğraf çekilmeleri için oldukça elverişli durumdadır.



Küçük Eksedra ve Koltuk


Apollon ve Artemis tapınaklarını geçtikten sonra onur anıtlarının sıralandığı Helenistik dönem yolundan kutsal alanın giriş kapısı yani propylon'a doğru devam edildiğinde buradada, Roma Çağı ileri gelenlerine ve özellikle Romalıların Asya Eyaleti valilerine ait kaideler, steller ve heykelleri içeren bir küçük anıt sırası görülür. MÖ.1. yy da dikilen bu eserlerin arasındaki en önemli anıt, bir zamanlar içinde üç heykelin bulunduğu dikdörtgen şeklindeki inşa edilen eksedra olduğu araştırmacılar tarafından belirtilir. Eksedralar genel tanım olarak yarım daire planlı, bazen üstü kubbeli, ana yapıya birleştirilen mimari öğe olarak geçer. Bunun yanında eksedra, Antikçağ'da karşılıklı konuşmalar için ayrılmış, oturaklarla donatılmış mekanlar olarakta bilinir.


Küçük Eksedra ve Koltuk


Propylonun kuzeyinde kutsal yola ait bazı kaideler bulunmaktadır. Burada Roma ileri gelenlerine ve özellikle Romalılar’ın Asya Eyalet Valileri’ne ait heykel kaideleriyle steller ve heykelleri içeren bir küçük anıt sırası düzenlenmiştir. Bu anıtların tümü, M.Ö. 1. yüzyılda dikilmiştir.



Kehanetin Gerçekleştiği Tonozlu Mekan


Kazılar sırasında ele geçen kalıntılar, biliciliğin nasıl yapıldığı konusunda çok iyi bilgi verir nitelikteydi. Tapınağın giriş kısmında, pronaosta, biri kuzeyde öteki güneyde ve birbirine paralel uzanan mavi mermerden iki geçit bulunuyordu. Bunların genişliği 0,7 metre, yüksekliği ise 1,80 metre ölçülerinde idi. Her iki geçit biraz daha ileride dik bir kıvrım yaparak tek bir geçit haline gelerek, sonra yeniden ikiye ayrılarak doğudaki duruma simetrik bir şekil oluşturacak şekilde devam eder. Tapınakta klasik olarak bir pronaos ve ardında naos bulunduğu sanılır. Ancak bilicilikle ilgili olan kısım, tapınağın önünde iki yandan basamaklarla inilip dar bir geçitten geçilerek ulaşılan yer altındaki tonozlu mekanlar bu yapıyı diğer tapınaklardan ayırdığı açıkça görülür. Arkeologlar bodrum kattaki bu mekanlara "aditon" demektedir. Her iki geçit de tapınağın aditonuna yani en içerideki kutsal yere açılırlar. Burada art arda iki aditon olduğu uzmanlarca belirtilmektedir. Aditon, yer altındaki kemerli iki salondan oluşmaktadır. Birinci yani doğuda yer alan 6,43 metre derinliğindeki salona, yukarıda bahsi geçen iki geçitten sağdan ve soldan ulaşılıyordu. Bu salondaki taş oturma sıraların yanı sıra mavi taştan yapılmış olan Apollon'un kutsal taşı, yani omphalos dan bir adet bulunurdu. Bu taş Delphi'deki ünlü taşın bir benzeri şeklindeydi. Tapınağın en gizemli mekanı olan aditona ise sıradan insanların girmesi kesinlikle yasak olduğu bilinir. Kahine danışmak için gelen önemli kişilerin veya kent temsilcilerinin bekleme odası gibi kullanılmış olabileceği düşünülen mekan aditonla bağlantılı şekilde yer alan ikinci odadır. Aditon da sadece tapınağın altında bulunan kutsal sudan içip kehanette bulunan bilici/kahin ve onun mesajlarını dışarıda bekleyenlere iletmekle görevli rahipler bulunabilmekte halk içeriye girememektedir. Odanın içinde, girişin solunda 0,96 x 1,41 metre ölçüsünde dikdörtgen bir kuyu mevcuttu. Kutsal su bu kuyunun içinde bulunmaktaydı. Bilici bu suyu içtikten sonra thespiodosun hazırladığı vezinli ilham yanılarını ezbere okuyarak gelen kişilerin sorularına yanıt vermekteydi.


Bölgede jeolojik etkinliklerin yoğun olduğu ve dolayısıyla farklı mineral zenginliğine sahip sulara, ılıcalara bölgede çokça rastlandığını uzmanlar açıklarken, belki de burada çıkan ve kahine tanrı ile bir olma olanağını sağlayan suyun da böyle bir kimyasal içerik sayesinde bunu gerçekleştirdiği düşünmekte ve anlatmaktadır. Ancak o dönemin insanların kehaneti bu şekilde açıklamayacağı bilindik bir durumdur. Kent tarihçesinde de yer aldığı şekilde halk bu suyu Manto'nun Gözyaşları olduğuna inanmaktadır.

Tapınağın doğu tarafından gezintiye devam ettiğimizde göreceğimiz eserler;


Çörten

Tapınak giriş tarafına yakın bir yerde devasa bir çatı konsoluna rastlanmaktadır. Konsolda aslan başı biçiminde işlenmiş bir de çörten göze çarpar. Çörten, yağmur sularını alıp duvar temelinden uzağa akıtan, dam çevresi boyunca saçak kenarından dışarı doğru uzanmış çeşme olukları olarak tanımlanır. Bu konsollar yerinde sağlam şekilde bulunurken, şiddetli yağmurda yan yana onlarca çörtenden sular akmaktaydı.


Dikdörtgen Anıt Kaidesi

Klaros bilicilik merkezinde sürekli var olan kent delegasyonlarına ayrıcalıklar tanındığı uzmanlar tarafından okunan yazıtlardan anlaşılmaktadır. Her başvuruda kentin yedi genç kız ve yedi genç erkekten oluşan korolarını da beraberlerinde getirmeleri bir koşuldu. Bu durumda başvuru için gelen bir kent delegasyonunun ortalama 20 kişiden oluşması gerekmektedir. Bu sayı da, bu konaklama birimlerinin büyüklüğünü ve işlevlerini göstermesi açısından çok önemli bir bilgidir. En iyi korunmuş olan katagogeion yapısını kazılarında ortaya çıkaran Epidauros’dur.


Dikdörtgen Anıt Kaidesi


Klaros katagogeion’unda 2004 yılında yeniden başlatılan kazılarda yapının halen yedi odası gün yüzüne çıkarılmış durumdaydı. Bugün için Anadolu’daki tek örnek olan bu katagogeion, kültür varlıkları açısından önemli bir yere sahipken kente kattığı değer oldukça fazladır.

Kazı alanı sahasında Klaros’ la ilgili gerçekleşen bir problemi şu şekilde sizlere aktarabiliriz. Bölge deniz seviyesine çok yakın bir konumdadır ve alana deniz duyu girmesi söz konusudur, ayrıca dağlık bölgede yer alması neticesinde de yeraltı suyu ile de su girişi olur. Tüm bunların sonucunda ıslak zeminde gerçekleştirilmeye çalışılan kazı çalışmaları aksamaya uğramaktadır maalesef. Çevre belediyelerden gelen çalışanlar ve itfaiyeciler su pompaları ile kentteki suları çekmeye çalışarak bu üzücü duruma engel olmaya çalışmaktadırlar. Bu durumun yeterli olup olmadığı bilinmese de umarız tarihi kalıntılarımıza zarar vermeden sorun çözüme ulaşmış olsun.



Klaroslu Homeros


İlyada ve Odessa destanlarının yazarı olduğu bilinen, Antik Çağın ünlü ozanı Homeros, İyonyalı ve Smyrna (İzmir) bölgesinde yaşamıştır. Homeros’un Klaroslu olduğunun düşüncesi ise, Klaros Bilicilik Merkezi kazıları sırasında ortaya çıkarılan Homeros heykeline dayandırılarak kanıtlanmaya çalışılmıştır.

Klaroslu Homeros



Kehanetler


Antik Yunan'da kehanet ritüelleri, Antik Yunan mitolojisi tanrıların insan kılığına girerek veya daha farklı yollarla çeşitli mesajlar, gelecekten haberler vermesi ile gerçekleşir. Dünyadaki yaşamı etkiledikleri birçok örneklerle dolu olan kehanetler, özellikle Apollon'un belli durumlarda çeşitli nedenlerle kahinlik yeteneği olan kişilerin ağzından geleceğe dair kehanetleri duyurduğuna inanılmaktadır. Bu kahinler Apollon'a adanmış tapınaklarda yer alarak ve tanrıya fikir danışmak için gelenlerle tanrı arasında elçilik yaparak var olmuşlardır. Bu durumda gelecekten haber verme sanatı, Klaros'ta genetik bir oluşum değildir. Milet'ten sıradan, basit ve fikren eğitim almamış bir adam alınır ve istişare için müracaat edenin, ona yalnız ad aktarılırdır. O zaman bu adam içinde saf ve berrak bir su kaynağı bulunan mağaraya inerdi. Daha sonra da önce bu sudan içer ve sonra istişare edenlerce istenen konuya ilişkin şiir olarak bunu yanıtlardı. Virgile, Ovide ve diğer şairler, bağları bol ve Delfi kutsal makamının rakibi olan görkemli Klaros'u şarkılarında kullanmışlardır. Bu gelecekten haber alış verişi Roma İmparatorluğu'nun devam ettiği süre içinde yaygınlığını koruyan bir durumdur. Germanicus'un istişaresine cevaben Klaros'un yakın bir ölüm haberi verdiğini Tacite anlatmıştır. Mopsus'un torunlarının saf adamlara, şu anda gelecekten istişare cevabı vermekte devam ettiklerini anlayabiliriz. Strabon ve Pausanias, Apollon'un Kolophonlular memleketinde sadece tapınağı ve ormanın varlığından bahsetmektedirler. Pausanias, Kolophon'un kutsal ormanındaki ağaçları övmekte ve Klaros şehri de istikhamlarıyla, genel kuruluşlarıyla mükemmel bir şehir olarak anlatmaktadır. Rodoslu hoca Apollonius ise bu şehrin Kolophon yakınında bir yerlerde konumlandığını söyler. Servius, Virgile'nin şiirlerinden söz ederken, Klaros'un Kolophonlular'ın sınırında olduğunu kaydederek, bu şehrin yakınındaki dağı da Klaros Dağı olarak adlandırılmıştır. Vibius Sequester'in dağlara ait kataloğunda, yine bu ad ile geçer. Aelien, bu Klaros'u, Kolophonlular'ın şehirlerinden biri olmak üzere aktarır. Eski tarihçilerin bu kesin olmayan ve farklı açıklamaları, Klaros harabelerinin iyice belirlenmesine, yani zamanımıza kadar coğrafyacıları çok problemle karşı karşıya kalmasına, eserlerin araştırılma sırasında bir takım yanılsamalara düşülmesine neden olur.



Büyük Eksedra


Dolunay Kehanetleri



Klaros Bilicilik Merkezi’ndeki kehanetler, dolunay zamanı ay göğe yükseldikten sonra meşale ışığında gerçekleştirilirdi. Henüz ergenliğe adım atmış 7 genç kız ve 7 genç erkek, ellerinde defne yapraklarını sallayarak sunağın ve tapınağın önüne gelirler. Ve burada tanrıya ilahiler okuduklarından bahsedilir. İnanışa göre tapınaklar tanrıların evi durumundadır ve bu nedenle tapınaklara giriş yasaklanmış ve engellenmiştir. Halk olarak sadece tapınağın girişine kadar girilmesine izin verilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder